HER TÜRLÜ ŞERDEN O' NA SIĞINMALIYIZ

KARANLIĞIN ŞERRİ ile ilgili görsel sonucu

 Nefret, toplumda maya tutmuş, bütün işler savaş mantığı ile çözülür hale gelmişse… Şerrinden Allah’a sığınılması gereken en çirkin, en gaddarâne, hakiki sûretini gösterir.
Toplumsal bedeni,  zayıflatır.


Rahmeti ve gazabı kendi vasfı olarak gören, ilahlık iddiasındaki muktedirin yalancı cennet ve cehennemler inşa etmesine izin verir.

Ahmak şeytanlar köşe başlarını tutar.
Yalanı süsleyip çoğaltarak beşerin gerçeklik algısını bozan kudretliler, sistemin büyücüleri; cellatlığı meslek haline getirmiş taraftarlar karanlığın bekçileri haline gelir.

DÜĞÜMLERE ÜFLEYEN BÜYÜCÜLERİN ŞERRİ
 Felak Suresi’nin beş ayetinde işaret edilen dört şerden, Allah’a sığınılması gerekir.
 Dördüncü ayetteki düğümlere üfleyen büyücüler, toplumdaki nufuzunu kaybetmemek için her türlü bozgunculuğu yapan kudretliler ve onların aveneleridir.
Kendi selamet ve menfaatleri için küre-i arza ateş atan üfleyicilerdir.
Onlar, şerrin ta kendisidir: Yalanın ta kendisi. Hasedin ta kendisi. Karanlığın ta kendisi…
Cisme bürünmüş kötülük, utanmazlık, doymazlık.
Büyüleri, diplomatik entrikaları ve siyasi propagandalarıdır. Medyanın diliyle yığınların karışık düşünce ve duygularına zehir üfler, gizli plânlarını telkin ederler.
 Birlikte yaşama kültürünü mahveder ve bütün şerlerin vücuda gelmesine zemin hazırlarlar.
Kibirlerine bile dini bir kisve giydirir; ulu’l emr, halife, fatih, kurtarıcı gibi payelerle toplumu hipnotize ederler.
YARADILMIŞLARIN  ŞERRİ
Surede geçen ilk şer, “yaratılmışların şerri”dir.
Ve zulmü, bir haddi aşmışlık, sınır tanımazlık olarak tanımladığımızda, kendisine irade verildiği için, “şerrin öznesi” olarak gözler yine insana çevrili verir.
Hani, “İnsan insan derler idi/ İnsan nedir şimdi bildim!” der ya Muhiddin Abdal bir şiirinde.
Zalimlerin varlık adına değil, şeytan gibi yokluk alemi hesabına çalıştıkları,insaniyet ufkunu kirlettikleri, dengeleri alt üst ettikleri ...
KARANLIĞIN ŞERRİ
Şerrin bir mikrop gibi üreyip çoğaldığı yerdir “karanlık.”
 Batıl hak suretine bürünmüşse ve ak olduklarını iddia edenler zifiri karanlıksa…
O zaman cehaletin karanlığı, faşizmin karanlığı, şiddetin ve galeyanın, nefretin ve  savaşın  karanlığı aynı yokluk denizine akar.
 Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler deliklerinden çıktığı, hırsızlar ve soyguncular hücuma geçtiği, mazlumların inim inim inlediği için gecenin şerrinden Allah’a sığınılmıştır.
İşkenceciler inlerinden, kanun tanımazlar deliklerinden zulmün karanlığında çıktığı, muktedirler aynı karanlıkta çalmayı  gelenek haline getirdiği, ahlaksızlık toplumsal bir yangın haline geldiği ve iyilere yardım imkanı azaldığı için gecenin şerrinden Allah’a sığınılmıştır.” 
 HASETÇİNİN ŞERRİ
 Savaşların ana  sebebi  dehşetli hasetler ve rekabetlerdir.
Hasedin dehşetlisi, günümüzde de görüldüğü gibi, hazımsızlıkla başlayan, çekememezlikle hezeyana dönüşen, sonra da bir tufan olup önüne gelen her şeyi yıkan o müthiş cinnet hali olsa gerek.
Başkalarına ait fazilet ve meziyetlere tahammül edemeyenlerin hayata ve insana karşı yıkıcı öfkesi.
Altında kalıp ezildikleri egolarıyla dünyaya sığmayanların kaderin adaletine olan itirazları, Allah’ın rahmet ve adaletine düşmanlıkları.
 SABAHIN RABBİNE SIĞINIRIM
“Asrın emsalsiz dört dehşetli ve fırtınalı maddî ve mânevî şerlerine ve inkılâplarına ve savaşlarına  karşı uyanık olup  “Bunlardan çekininiz”  emrine uyarak sabırla ayağımızı  dinimiz üzerinde sabit tutmalıyız.
Madem o “dehşetli ve fırtınalı maddi ve manevi şerler” bitmiyor, devam ediyor; öyleyse çok sağlam, kudsi bir kale bulup sığınmalı.
Yaratıkların  şerrinden.
 Gecenin şerrinden.
Büyücülerin şerrinden.
Hasetçinin şerrinden…
Kime? Sabahın Rabbine.
Sığınmalıyız.
Aydınlığın Rabbine. Aşkın ve şevkin Rabbine.
Kışları baharlara, geceleri gündüzlere çeviren ümidin Rabbine.
Sığınmalı.
 Ve ya sabır deyip yüzümüzü daima ona dönmeliyiz.
Doğruluk üzerinde selametle kalınız.
Ahir zamanda eldeki kor ateş gibi yakıcı olan İslam  ve iman üzerinde sabit kalınız.

Yorumlar