BİRİNCİ ARAŞTIRMA
Oruç konusunda yerli yabancı birçok ilim adamı çalışma
yapmıştır. Bu çalışmalar daha çok, insan üzerindeki psiko-fizik etkileri
üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu konuda Özellikle Marie-Reine Geffroy’un “Le Jeûne, Moyen
De Puricfation Totale” (Tam Bir Arınma Vasıtası Olarak Oruç) isimli eseri bu
konuda önemli bir kaynaktır. Bu çalışma
orucun fizyolojik etkilerini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Geffroy, bugün bazı kimselerin oruca karşı olumsuz tavrını
bilhassa bir peşin hükümden kaynaklandığını belirtmektedir: Ona göre, oruca
karşı takınılan bu olumsuz tavır, zayıf düşmemek için, beslenmek hatta aşırı
derecede beslenmek zorunluluğu ile ilgili bir peşin hükümden kaynaklanmaktadır.
Geffroy’a göre, aşırı yiyecek, gücü artırmak yerine, aksine
azaltmaktadır. Bunun üç sebebi vardır:
1) Her kategoriden yiyeceğin kullanılabilir miktarını aşan
kısmı “artık” olur ve organların normal işleyişini alt üst ederek, sindirim
organları ve iç organlarda biriken maddelerle organizmaya aşırı bir yük
getirir.
2) Fazla yükleme, hazım ve sindirim fonksiyonlarında bir
yavaşlama ile bu besin fazlalığını telâfi etmek için fazla güç sarfına sebep
olur.
3) Bu çok miktardaki besinlerin hazmının sebep olduğu şimik
ve fizik oluşumlar, aşırı bir enerji kaybına yol açar.
Geffroy, bu kanaatini destekleyen tıbbî bazı uygulamalara da
değinir. Onun belirttiğine göre Dr. Dewey, öğrencisi bayan Dr. Hazzard ve Dr.
Garignton gibi, tabip araştırmacılar, bir tedavî usulü olarak, hastalarına 65
ile 75 gün arasında değişen sürelerde oruç tutturmuşlardır.
Bu sahadaki diğer önemli bir araştırmacı olan Dr. Bertholet,
kitabında topladığı çok sayıdaki uzun süreli oruç tedavilerinin incelenmesine
ve elde edilen sonuçlara dayanarak; ağır vak’alarda bile oruç vasıtasıyla
fevkalâde şifalar elde edilebileceğini belirtmektedirler.
Orucun fizyolojik fonksiyonlar üzerindeki etkisini tıbbî
metodlarla laboratuarda inceleyen bir araştırma da Pakistan’da yapılmıştır. Bu
araştırma “el-Muslimûn” dergisinde “Orucun İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri”
başlığı altında yayınlanmıştır. Söz konusu bu araştırma, oruçlu onüç kişi
üzerinde yapılmış ve denekler arasında altı aylık hamile bir kadın da yer
almıştır. Araştırmanın amacı, orucun insan vücudu üzerindeki tesirini
öğrenmektir.
Arada bir karşılaştırma yapabilmek için, aynı zamanda ve
benzer şartlarda yirmiyedi yaşında, oruçsuz bir erkek üzerinde de benzer bir
uygulama yapılmıştır. Araştırmada orucun ağırlık, sıcaklık, kan dolaşımı,
vücuttaki temel hücrelerin oranı, sıvı maddelerindeki denkleşme, kan ve idrar
üzerinde ne gibi kimyevî değişiklikler yaptığı incelenmiştir.
Oruçlu oldukları zaman ile oruçlu olmadıkları zaman arasında
bir karşılaştırma yapabilmek için, deneme ve incelemelere Ramazan’dan bir hafta
önce başlanmıştır. Bu bir haftalık süre içinde tahlil edilmek üzere numuneler
kahvaltıdan önce; Ramazan’da ise iftar vakti bir yudum su içildikten sonra
alınmıştır. Bu işlem, Ramazan’ın birinci, onuncu ve sonuncu günlerinde tekrar
edilmiştir. Bu araştırmanın neticeleri kısaca şöyle özetlenebilir:
1) Orucun vücut ağırlığı üzerindeki etkilerini gösteren
bulgular, oruçsuz deneğin kilosunda herhangi bir değişiklik olmadığını;
oruçlulardan ikisi hariç, bunların kilolarında hafif bir düşüş olduğunu
göstermiştir.
2) Kan dolaşımına ait bulgular ise, orucun kan dolaşımı ve
vücut sıcaklığında herhangi bir menfi etki yapmadığını göstermiştir. Hemoglobin
üzerinde de herhangi bir etki yapmadığı ve normal bir şekilde devam ettiği
anlaşılmıştır.
3) Kandaki şeker oranını gösteren bulgulara göre ise, şeker
nisbetinde apaçık bir düşme gözlenmiş ve bu oranın, oruçluların onunda %70
miligramdan daha az olduğu tesbit edilmiştir. Bunun normal olarak bir insanda
müşahede edilen en düşük sınır olduğu belirtilmektedir.
4) Sıvı maddelerde denkleşme bakımından oruçluların çoğunda,
içtikleri suyun yeterli olduğu, oruçlu iken böbreklerin görevinde değişiklik
olmadığı anlaşılmıştır.
Netice olarak bu tıbbî araştırma, orucun insan sağlığı
üzerinde herhangi menfî bir etkisi bulunmadığını ispatlamıştır. Aksine müspet
etkisi olduğu gözlenmiştir.
ÜÇÜNCÜ ARAŞTIRMA
Yabancı ülkelerde yapılan sınırlı sayıdaki araştırmalar ve
tecrübeler yanında ülkemizde de tıbbî metodlarla bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırma
Prof. Dr. Münip Yeğin ve arkadaşları tarafından yürütülmüş ve “İslamî Oruç
Üzerinde Biyokimyasal Bir Araştırma” adıyla yayınlanmıştır.
Bu geniş çaplı laboratuvar araştırmasında orucun biyoşimik
kan tablosu incelenmiştir. Araştırmada sekiz uzman ve dört kişilik yardımcı
kadro görev almış ve Ramazan Ayı içerisinde, orucunu tam olarak tutan muhtelif
meslek ve yaştan yüz kişi gönüllü olarak araştırmaya katılmıştır. Bir
karşılaştırma yapabilmek için Ramazan’dan önce ve Ramazan’ın son haftasında kan
alınarak; kanlardaki total protein, albümin, globulin, kan şekeri v.s.
incelenmiştir. Detaylı analizlerle elde edilen bulgular rapor edildikten sonra,
total açlık araştırmalarının sonuçları ile toplam yüz oruçlu üzerinde yapılan
analiz sonuçları sonucu şöyle:
1- Oruç tutanlarda bir fizyolojik açlık (yani hakiki açlık)
tablosuna rastlanmadı.
2- Yağ depolarının harekete geçirilmesi suretiyle lipit
metabolizması fizyolojik sınırlar içinde süratlenmiştir. Bu sayede damar
sertliğine sebep olan “ateroskleroz”un teşekkül etme ihtimali azalmaktadır.
3- 20. Asrın aterosklerozu ve ona eşlik eden kolesterol
yüksekliği, hiper tansiyon, angina pektoris, enfarktuslar ve bazı böbrek
hastalıkları gibi, zenginlik ve refah hastalıklarına yakalanmamak için en
mükemmel bir “tıbbî proslaksi” veya “sağlık kazanma egzersizi”dir.
4- Oruçta insanın açlık hissi duyması, istediği her an yiyip
içebilme alışkanlığının kişiye verdiği “psikolojik bir hadise”dir. Bu açlığa
“psikolojik açlık” veya “yalancı açlık” da denilebilir.
5- Oruç bazı nadir hastalıklar dışındaki durumlarda önemli
bir “şifa vasıtası”dır.
6- Oruç “açlık” olmadığına göre, sadece bir “total
perhiz”den ibarettir.
Araştırmacılar yapılan analizlerin istatistiki
değerlendirmelerine dayanarak şu sonuca varmaktadırlar: “Oruç ile açlık
vetiresinin tamamen birbirinden ayrı vasıflara sahip oldukları tesbit edildi.
Oruçta vücut depo yağlarının metabolizasyon kazanması sayesinde orucun
asrımızın zenginlik ve refah hastalıkları için bir nevi “sağlık kazanma
egzersizi” olduğu kanaatine varıldı”
Hala orucun niye farz kılındığını anlamadınız mı? Yarattığı kullarını çok seven Yaradan 'ın bakım ve onarım reçetesidir oruç. Bedeni ve toplumsal olarak sayısız faydaları olan orucu tutmakta hala kararsız mısınız ? Bir daha düşünün.
Hala orucun niye farz kılındığını anlamadınız mı? Yarattığı kullarını çok seven Yaradan 'ın bakım ve onarım reçetesidir oruç. Bedeni ve toplumsal olarak sayısız faydaları olan orucu tutmakta hala kararsız mısınız ? Bir daha düşünün.
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz