Geçmişten günümüze hak ile batıl arasındaki mücadele hep devam edegelmiş,günümüzde de devam etmektedir. Şekil değişir, söylem değişir,zaman ve zemin değişir ama bu mücadelenin özü hiç değişmez . Zalim, haramzade, despot, insan hakkına ve hukuna saygısı olmayan,yaradanına karşı isyankar ve saygısız , egosunun esiri olmuş yaratıklarla hak ,hukuk ,insanlık diyenlerin mücadelesi günümüzde de acımasızca devam etmektedir.
İşte Allah'ın emri bu |
İşin acı tarafı bütün dinlere en çok zararı kendi müntesipleri tarafından verilmiştir. Karşıdan gelen bozucu ve yıkıcı tahribatlar kolayca tamir edilirken ,içeriden gelen tahribatlar ;ne zamanında fark edilebilmiş ne de doğru teşhisi konulabilmiştir. Bu yüzden içeriden gelen tahribatlar hem daha yıkıcı hemde daha kalıcı olmuştur. Maalesef üç semavi dinde olduğu gibi tahrifatla sonuçlanmıştır.
Hz İsa (A.S) bozulan Museviliği düzeltmek için gelmiştir. Fakat dönemin Musevileri o kadar dinden Allah'tan ,yaratılış hakikatlerinden uzaklaşmışlardı ki Hz İsa (A.S) nın öğretilerine şiddetle karşı çıktılar. Yine ne acıdır ki en çok karşı çıkanlar dönemin din adamaları idi. Hz. İsa (A.S) nın çarmıha gerilmesinde baş rol oyuncusu idiler. Para ve servet edinmede dönemin kralları ile yarışıyorlardı. Bir kast sistemi oluşturmuşlar,o çemberin içine kendilerinden olmayan kimseyi almadıkları gibi hiç bir hakikatin de girmesine müsaade etmiyorlardı. Hz. İsa (A.S) yı ve inananlarını hakir görüyorlardı.
Her hareket ve yaşantıları Allah 'ın emirlerine muhalifti fakat farkında bile değillerdi. İnandıkları gibi yaşayamadıklarından ,yaşadıkları gibi inanmaya başlamışlar, kendilerine uygun bir din icat etmişlerdi.
Adalet ve iyilik İslamın vaz geçilmezidir |
Aynı süreci İseviler de yaşadı . İnsanoğlu İseviliği de kendine uydurdu. Yine baş rollerde din adamları ile zalim idareciler oynuyordu. Her iki zümre önce kendilerine güç devşiriyorlar daha sonra bu gücü kaybetmemek için önüne çıkan hak ve hakikat namına ne varsa yakıp yıkıyorlardı.Sureti haktan göründükleri için de tedbir alınması mümkün olamıyordu. Yüce Allah tekrar uyarıcı göndererek insanları fıtratlarına ,yaradılış amaçlarına döndürmeye çalışıyor onları sürekli uyarıyordu.Bu binlerce peygamber göndererek Hz Muhammet Mustafa (S.A.V) ya kadar devam etti.
İslamın gelişi ile uyarıcı gönderme süreci bitip hakikati tüm yönleri ile yaşama süreci başladı. Çünkü; İslamiyet ile Allah'ın murat ettiği din eksiksiz kemale ermiş, bütün yönleri ile tamamlanmıştı. Diğer dinlerin bütün yönleri ile tamamlanmamasında bile bir hikmet vardır. Allah insanlara merhameti gereği fazla yük yüklememiş onlardan mutlak iman ve mutlak adalet , paylaşım ve iyiliği istemiştir ki bunların hepsi sosyal yaşamın vaz geçilmezleridir.
İslamiyetle birlikte din kemale ermiş insanlar kaynak ve muhteva yönünden kıyamete kadar ışık tutacak mükemmel bir esere kavuşmuşlardır. O eser Kuran-ı Kerim'dir. Hangi dinden görünürlerse görünsünler bütün zalimlerin,hırsızların,kul hakkı yiyenlerin kendini üstün görenlerin baş düşman ilan ettikleri kitap.
Bozulmadık tek hakikat olarak ortada duran K.Kerim ve İslamiyete karşı günümüzün zalimleri, ham softaları, çıkarcı ve kendini üstün görenlerin tamamı sinsice savaş vermektedirler. Burada dikkat çekmek istediğim nokta bu saldırının zannedildiği gibi dışarıdan yani Müslüman olmayanlardan geldiği zannı yanlıştır. Bu saldırıları kahir ekseriyeti kendini Müslüman olarak tanıtan kimselerden gelmektedir. İslam aleminin bu günkü duruma düşmesinin ana sebebi kendileridir.Müslüman din adamları olsun,Müslüman idareciler olsun ve hakeza sıradan Müslümanlar olsun İslamı yaşamada samimi ve kararlı değildirler. Dini anlamak için samimi gayretleri yoktur.İslam anlayışları ataerkil bir yapıya dönüşmüştür. Yani kimse dini anladığı özümsediği için inanmamaktadır,ataları öyle inandığı için inanmaktadırlar Yani nitelik yok ,derinlik yok.Hal böyle olunca da ortada hakikati ile yaşanan bir din yok. Bünye tamamen tahrip olduğundan hak ve hakikati söyleyenlere karşı amansız bir direnç gösteriyor,Allah'ın adını ve dinini kullanarak büyük günahlar işleyebiliyor zalimce davranabiliyorlar.Çünkü din anlayışı mecrasından çıkarılmış tamamen dünyevi hırs ve güç devşirmenin aracı haline getirilmiştir.
Bu gün İslam var oluş mücadelesi vermektedir. Hem ezeli gayri müslim düşmanlarına , hem de İslamsız Müslümanlara karşı. Bunu neden diyorum ? Müslümanım diyen birine Müslüman değilsin diyemezsin ama İslam bir kurallar ve ilkeler bütünü olduğu için durumuna bakarak İslamdan hiç haberin yok , sen çok uzaklarda geziyorsun denilebilir. Çünkü ortada çok kati , net ve ısrarla uygulanması istenen kurallar var. Bu kuralları yaşamadan ,yerine getirmeden hatta tam tersini yaparak ne kadar Müslüman olunur bilemiyorum. Olsa olsa Müslümanım diyerek İslam dışı yaşamınla İslama zarar verirsin.Bu gün İslami terör anlayışının bütün dünyadaki insanların dimağına kazınmasında bu anlayışın rolü yok mudur?
Zalim kim olursa olsun Müslüman karşı çıkmalı |
Günümüzde Müslümanlar gerek din düşmanlarının acımasız telkinleri ile (bu telkinler medya aracılığı ile doğrudan yada dolaylı olarak sürekli yapılmaktadır.)gerekse dini doğru bilmediklerinden dolayı yaşantıları ile dinden fersah fersah uzaklara düşmüşlerdir. Daha acısı yaşadıkları bir çok yanlışı din kaynaklı zannetmektedirler. Allah'ın emirleri apaçık ortada iken yaşantılar kitap ve sünnetten fersah fersah uzaktadır.Müslümanların yetersizliği ve kalitesizliğinden dolayı din suçlanmakta bütün dünyada haksız saldırılara maruz kalmaktadır.
Evet sustuğumuz için bu haldeyiz |
Yukarıda anlatmaya çalıştığımız sebepler çerçevesinde İslam bir yol ayrımına gelmiştir. Eğer Müslümanlar hak ve hakikatin farkına varıp dinlerini özü itibari ile iyi anlayıp tekrar Allah'ın ipine sıkı sıkı sarılırlarsa Allah onların önünü açacaktır. Yok eğer bu perişanlıkları devam ederse hak ve hukuk için mücadele vermezlerse kıyamete kadar Allah'ın koruması altında olan bu din yeni ufuklara yelken açacaktır. İslamiyet hiç bir kavmin tekelinde değildir. Ona hangi kavim layıksa Allah o kavmi İslamla şereflendirir. Onu hor gören heva ve hevesleri ile karıştıran yaşantısını din zannedenler ise İslam zannettikleri yaşantıları ile bu dünyada da ,ahirette de rezil olurlar. Bugünkü Müslümanların dünyada rezil oldukları gibi...Çünkü Müslümanlar İslamın fersah fersah gerisine düşmüşler,İslam ne emretmişse tam tersini yapar olmuşlardır. Allah inananların birbiri ile savaşmasını yasaklamasına rağmen Müslümanlar birbirlerini boğazlamaktadır. Hak, hukuk adalet çoktan İslam diyarlarını terk etmiş, mal ve can güvenliği kalmamıştır. Halk ve idareciler israfa ,tüketime lükse bağımlı hale gelmiş Allah'ın emrettiği kanaatkarlık çoktan unutulmuştur. Rüşvet ,yolsuzluk,hırsızlık almış başını gitmiş toplum haramları kanıksar hale gelmiştir.Hatta rüşvet için fetva veren hocalar bile türemeye başlamıştır.İslam teşkilatının dünya çapında yaptığı araştırmaya göre İslam devletleri İslami kurallara uygunlukta ecnebilerin açık ara arkasına düşmüş ancak sonlarda yer bulabilmişlerdir. Görüldüğü gibi biz İslamı çoktan terketmişiz. Sadece bizde adı kalmış.
Allah dinini ortada sahipsiz bırakmaz. Onu hal ve hareketleri ile yaşantısı ile kim hak ediyorsa onlara ulaştırır.Durum da tam bunu gösteriyor. Bu gün İslamın azılı düşmanı olarak gördüğümüz toplumların ,yarın İslamı en güzel yaşar hale gelirlerse şaşırmayın.
Unutmayın bu topraklarda bir zamanlar Rum diyarı diye anılırdı. Yarın nerelerin İslam diyarı olacağını yalnız Allah bilir. Allah hepimizi İslamı anlayan, yaşayan kullarından eylesin
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz