Yalçın Küçük |
Aşağıda Yalçın Küçük'le yapılan söyleşiyi hiç dokunmadan yayınlıyoruz. Bunu yayınlamamızın nedeni bu ülkede eskiden olduğu gibi ne söylerse söylesin dokunulmaz bir grubun olduğunu hatırlatmak. Kişisel olarak herkes özgürce fikirlerini dile getirsin diyenlerdenim . Fakat öyle bir dönemdeyiz ki ağzını açan söyleyeceğini söyleyemeden hapsi boyluyor. İslamcı iktidar döneminde bundan payını en çok da İslamcılar alırken karşı taraf salvoları savurup duruyor. Şöyle geriye dönüp bakın kaç tane İslamcı yazarın kalemi kırıldı? Yazacak köşe bulamıyorlar. Fehmi Koru, Fikri yavuz, Ahmet Taşgetiren vs vs buna karşın eskiden beri Erdoğan'a ve İslamcılara etmedik laf bırakmayanlar bu gün daha da gür sedalılar. Bunun nedenini merak edenler bu söyleşiyi iyi okusunlar. Bu ülkede her zaman görünmez bir el olmuştur.
Sayın Küçük'ün sözlerindeki öz güvene bakın.Muhalife mi yoksa muktedire mi benziyor? kararı siz verin
İslamcılar İslamiyeti getiriyoruz diye seviniyor.
Ülkücüler ülkeye sahip çıkıyoruz ,kurtarıyoruz diye seviniyor.
Ulusalcılar ise devrime saatler kaldı diye seviniyor.
Bu iş çok ilginçleşmeye başladı. Nasrettin hoca hesabı biri fena şapa oturacak ama kim ? Zaman neler gösterecek bakalım?
Söyleşiye dönelim:
"Çok korkuyor, kaçıyor"
Yalçın Küçük’ten tartışma yaratacak Erdoğan yorumu: "Çok korkuyor, kaçıyor"
Prof. Dr. Yalçın Küçük, Türkiye seçime giderken, Türk lirasının değeri son dönemde yüzde yirmiye yakın değer kaybetmişken gündeme ilişkin sorulara yanıt verdi. Tayyip Erdoğan’ın olağanüstü yıprandığını, kendisinin bile kendisinden kurtulmak istediğini söyleyen Küçük, bu nedenle her tarafa damadını getirmeye çalıştığını belirtti. Erdoğan’ın seçim döneminde sık sık yurtdışı gezilere çıkmasını “ordudan müdahale olacağı ve tutuklanacağı korkusuna” bağlayan Yalçın Küçük, TÜSİAD’ın da Tayyip Erdoğan’dan vazgeçtiğini söyledi.
Türkiye’de bir devrimci durum olduğunu vurgulayan Küçük, “Herkes mevcut duruma muhalif ama hiçbir fikir yok. Ne yapılacağına dair bir şey yok. Bir şey patlayacak. Ne olacağını bilmiyoruz. Bizim de, solcuların da, düşünürlerin de yolları söylememiz lazım. Ve çok açık olarak söylüyorum; gidiş bir devrimedir. Ama devrim ilk zamanlarda sağa sola kendini sallayacaktır. Devrimci durum var ama devrimci adam yok. Hiçbir devrimci fikir yok” dedi.
Prof. Dr. Yalçın Küçük’ün B. Sadık Albayrak ile Ulvi Özdemir’in sorularına 27 Mayıs’ta verdiği cevaplar şöyle:
İNCE İLE KILIÇDAROĞLU BİRBİRLERİNİ VURDU
B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, geçen söyleşimizde “CHP bitmiştir, yeni bir halk partisi gerekiyor” demiştiniz. CHP’nin milletvekili aday listeleri açıklandı; kamuoyunda öne çıkmış, mücadeleci, muhalif milletvekillerinin hepsinin dışarıda bırakıldığı görüldü. Nitekim Trabzon milletvekili Haluk Pekşen, “Gül’ün cumhurbaşkanı adayı gösterilmesine karşı çıkan herkes listelerden atıldı” dedi. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Yalçın Küçük: Bu doğru olabilir, ancak daha doğru olan çok enteresandır; bu ancak kötü bir partide olabilir. Ne demek o, bakın, bir de şu söyleniyor; İnce’nin bütün adamlarını, 35 milletvekili taraftarı vardı, 3’ü hariç hepsini attı diye yazdı Sözcü. Doğru mu? Evet, İnce’yi sildi. Nedir bu ancak en kötü partide olabilen? O da şu: Düne kadar Kemal Kılıçdaroğlu, İnce’yi öpüyordu. Kılıçdaroğlu İnce’yi tasfiye etti, İnce bitti, kalın oldu. İnce eğer cumhurbaşkanlığı seçimini kaybederse artık İnce CHP’de milletvekili değildir. Hiçbir şey değildir. İnce bitmiştir; Kemal de bitmiştir. Birbirlerini vurdular. Pekşen dedi ki, “Biz, Gül’ü getirmesine karşı çıktık ve hepimizi attı” dedi.
B. Sadık Albayrak: Hocam, önceki söyleşilerimizde Kılıçdaroğlu’nun Gül’ü getirmek istediğini söylemiştiniz, bu durumda Pekşen sizi doğrulamış oldu.
Yalçın Küçük: Peki, Gül’ü getirdiğinden emin miyiz? Hiçbir kuşkumuz yok. Ne demektir o? Gitti Akşener’e, “Siz, cumhurbaşkanlığı adaylığından çekilin, Gül’ü aday yapacağız” dedi. O anda Akşener’in yüzünü görüyor musunuz? “Ben size 40 kere söyledim adayım diye” dedi.
Ulvi Özdemir: Kılıçdaroğlu’na bu fikri veren biri var mıydı? Kendi fikri miydi, dışarıdan biri mi empoze etti?
Yalçın Küçük: Şöyle, o, beni de yanılttı. Kemal Bey, çok sert bir şekilde bir Tayyip Bey eleştirisi yaptı. Bunu görünce ben yanıldım. Kılıçdaroğlu akepe’ye karşı zannettim. Hayır, onu hemen öğrendik, bu adam, Kemal Kılıçdaroğlu ve İnce, ikisini de zaten birbirinden ayrı görmüyorum, ikisi de cumhuriyete düşmandırlar. Bunlar akepe’lidirler. Ben hem İnce’nin hem Kemal Kılıçdaroğlu’nun, bütün yazılarımda akepe’li olduğundan hiç kuşku duymadım.
“TAYYİP BEY ŞUNDAN ÇOK KORKUYOR: BAKIN, SİZE BUGÜNÜN BÜYÜK BİR SIRRINI VERECEĞİM”
Şu anda Tayyip Bey olağanüstü yıpranmış, akepe’liler bile Tayyip Beyden kurtulmak istiyorlar. Tayyip Bey de kendinden kurtulmak istiyor. Şu anda da her tarafa damadını getirmeye çalışıyor. Tayyip Bey de kendisinden kurtulmak istiyor; “Beni alın” diyor. Ben de Yalçın Küçük, Tayyip Beye “Sizi Suudi Arabistan’a göndereceğiz” diyorum. Tayyip Bey şundan çok korkuyor: Bakın, size bugünün büyük bir sırrını vereceğim. Türkiye seçime giriyor, Tayyip Bey seçimde sözcü, her tarafa çıkıyor, ama aynı zamanda Tayyip Bey ne yapıyor, neredeyse her hafta bir başka ülkeye gidiyor. Öyle mi? Şimdi bunu soracağız. “Ne işin var Tayyip Ağa, Londra’da ne işin var? Seni orada azarlamışlar.” Her yerde azarlıyorlar. Ama her yere gidiyor. Niye gidiyor? Tayyip Bey kendisinin alınacağını düşünüyor ve ordunun el koyacağı, kendisini alacaklarmış gibi bir korkusu var, bu yüzden yurtdışında olmak istiyor. Onun için her hafta yurtdışına gidiyor. Dünyanın hiçbir yerinde seçimlere giren, seçim sözcüsü olan bir adamın böyle yurtdışına gitmesi söz konusu olamaz. Hep ondan korkuyor; iktidar alınacak, beni de alacaklar. Onun için dışarıya gidiyor. Kaçıyor. Çok açık. Bir cumhurbaşkanı bu kadar dışarıya gitmez. Hele hele bir hükümet sözcüsü bu kadar dışarıya gitmez. Yurtdışından bilmem neleri söyledi diyorlar. Hiç kimseye de izin vermiyor. Bir de onun yardımcısı vardı, neydi onun yardımcısının adı, başbakan galiba, Binali veya Cinali’ydi de adı, şimdi hiç sesi de çıkmıyor. Böyle bir şey olabilir mi? Yani hükümet başkanının adı duyulmuyor, hiç sesi çıkmıyor, sadece o konuşuyor ve o da devamlı yurtdışına gidiyor. Bu korkudandır.
Abdullah Gül’ün CHP’nin cumhurbaşkanı adayı yapılması fikrinin dışardan mı verildiği sorusuna gelince, hayır efendim. Kemal Kılıçdaroğlu bir akepe’lidir. Ancak şu anda akepe’nin içinde de, akepe’nin kendisi ve Tayyip Beyin de kendisi Tayyip Beye itiraz ettikleri için, Tayyip Ağa damadını çıkartıyor ön plana. Kemal Ağa Gül’ü çıkartıyor. Gitti Hanımefendiye “Adaylıktan vazgeç” dedi. Garip, saygısız bir şekilde. O ne dedi? “Al dedi o senin 15 milletvekilini.” Ve milletvekillerini kovdu. Onun üzerine “Ben imzayla aday olacağım” dedi. Bu inanılmaz bir skandaldır. Kemal Kılıçdaroğlu güvenilmez bir durumdadır.
“TÜSİAD’DAN BUNA BENZER BİR KONUŞMA OLDUĞU ZAMAN BU BİR DARBE TEŞEBBÜSÜ OLARAK GÖRÜLÜR”
Ulvi Özdemir: Kılıçdaroğlu, Abdullah Gül’ü seçtirmek için değil de, aslında Tayyip Erdoğan’ı seçtirmek için mi çaba harcamış oldu?
Yalçın Küçük: Hayır, onda öyle bir cesaret yok. Şu anda TÜSİAD Tayyip’ten vazgeçti. Şu gazeteyi okudunuz mu? Ne diyor, “Patronlar Ses Yükseltti.” TÜSİAD genel başkanı Erol Bilecik, “Eski cetvelden doğru çizgi çıkmaz” diyerek, büyüme modelinin gözden geçirilmesi lazım dedi. Eski modelden çıkılması gerekir dedi. TÜSİAD yüksek istişare kurulunda konuşuldu. Türkiye’de işverenlerin başkanı hükümeti tamamen yerle bir etti. Türkiye’de daha önce de, TÜSİAD’dan buna benzer bir konuşma olduğu zaman bu bir darbe teşebbüsü olarak görülür.
“TÜSİAD, TÜRKİYE’NİN PATRONLARI BU HÜKÜMETE GİTSİN DİYOR, BU BİR İHTİLAL TEŞEBBÜSÜDÜR”
Ulvi Özdemir: Hocam, 78-79’da Ecevit hükümetine karşı TÜSİAD’ın yaptıklarına atıfta bulunuyor olabilir misiniz? 12 Eylül öncesinde TÜSİAD’ın hükümeti eleştirmek için gazetelere verdiği ilanlar vardı. Bununla benzerlik kurabilir miyiz?
Yalçın Küçük: Çok daha fazla bu. Evet, kurabiliriz, çok doğru. TÜSİAD bunları yaptığı zaman, bu bir hükümet değişikliği isteğidir. TÜSİAD, Türkiye’nin patronları bu hükümete gitsin diyor. Bu bir ihtilal teşebbüsüdür. Bunun mutlaka yankısı olacaktır. Yalçın Küçük bunu söylüyor. Ulvi, siz de bunu çok iyi hatırladınız. Ecevit bu ilanlar karşısında, “Bu bir ihtilal teşebbüsüdür” dedi.
Ulvi Özdemir: Onu hatırlamıyorum ama sonuçta tarih o şekilde gelişti.
Yalçın Küçük: Tabii, ben söylüyorum. Ben o dönemi bilen bir insan olarak şunu söylüyorum: TÜSİAD’ın bu sözü ordunun doğrudan doğruya iktidara el koymasına davettir, bu yanlıştır ama durum böyledir. Ortada ordu yok. Ecevit de bunu o zaman öyle ifade etti. Bu, Türkiye’de budur. Ordu yoksa ordu çıkar. Bu, Akar’ın ordusu değildir. Bu, Tayyip Beyin ordusu değildir. Ordu çok parçalıdır ama her parçası da tehlikelidir.
CHP’DE BİRKAÇ ADAMA SÖYLÜYORUM; “CHP’YE HAKİM OLUN!”
B. Sadık Albayrak: Hocam, Faik Öztrak, CHP Tekirdağ milletvekili devalüasyon üzerine muhtıra gibi bir açıklama yaptı. Şunu söyledi: “Meclis olağanüstü toplanmalıdır ve OHAL’i kaldırmalıdır. Merkez Bankası’nın dövizin yükselişine karşı önlem alması için yazılı açıklama yapılmalıdır. Saray’ın ekonomi danışmanlarının görevine son verilmelidir.” Bu açıklamayı da TÜSİAD’ın çıkışı çerçevesinde değerlendirebilir miyiz?
Yalçın Küçük: Faik’in babası Orhan Öztrak’tır, kibar bir adamdır. CHP’de genel sekreter yardımcılığı yaptı. Sevdiğim bir adamdı. Sakin bir adamdı. Şu anda bu dünyadan ayrıldı. Faik, CHP’de bir devamlılığı temsil ediyor. Faik, babası gibi yumuşak, sakin bir adamdır. Bu kadar sert bir sözü doğduğundan beri ilk defa söylüyor. Sakindir ama bugün çok sert. Bu, benim söylediğim, ihtilal teşebbüsüdür. Bunlar, Faik, diğerleri CHP’yi değiştirmeliler. CHP’de birkaç adama söylüyorum; “CHP’ye hakim olun!” Kemal Kılıçdaroğlu ile ne köy olur, ne kasaba olur, ne CHP olur.
“TAYYİP BEY ÇOK KORKUYOR”
Ulvi Özdemir: Hocam bu arada geçen hafta saraya Emniyet’e bağlı özel harekât birimi kuruldu. Dediklerinizle bağdaşıyor diyebilir miyiz?
Yalçın Küçük: Dediklerimle bağdaşmıyor, beni teyit ediyor. Tayyip Bey her tarafta kendini korumaya çalışıyor. Her tarafa bir şey yapmaya çalışıyor. Saray dediği şeyin içine de bir ordu kuruyor. İnanılmaz bir şey. Ben bunları söylüyorum; Tayyip Bey çok korkuyor. Korku insanın içindedir.
“DEVRİMCİ DURUM VAR AMA DEVRİMCİ ADAM YOK”
B. Sadık Albayrak: Hocam, burada şunu sormak istiyorum: Akepe’nin gideceği anlaşılıyor. TÜSİAD da istiyor, gidecek. Yerine gelecek olan ne? Onun bir programı henüz yok. Sizin Kir Teorisi’nde anlattığınız bir Türk burjuvazisi var; acımasız, gaddar, korkunç sömürücü. Onlardan Türkiye’ye bir çözüm çıkmayacağı anlaşılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Nedir yeni gelenin programı?
Yalçın Küçük: Önemli olan, Türkiye’de yeni geleceği biliyoruz. Devrimci bir durum olacak. Ama televizyonlarda, sosyal medyada konuşulanların hepsi hikâye. Herkes mevcut duruma muhalif ama hiçbir fikir yok. Ne yapılacağına dair bir şey yok. Bir şey patlayacak. Ne olacağını bilmiyoruz. Bizim de, solcuların da, düşünürlerin de yolları söylememiz lazım. Ve çok açık olarak söylüyorum; gidiş bir devrimedir. Ama devrim ilk zamanlarda sağa sola kendini sallayacaktır. Devrimci durum var ama devrimci adam yok. Hiçbir devrimci fikir yok.
Ulvi Özdemir: Bu, aydının genel olarak zayıf olmasıyla ilgili olabilir mi? Fransız İhtilali geliyor; o zaman çok güçlü bir aydın kesimi vardı, yönetti onu. Sovyet Devrimi’nde de öyleydi. Atatürk devrimlerinin arkasında da yeni bir aydın tabaka vardı…
Yalçın Küçük: Yavaş yavaş olacak.
B. Sadık Albayrak: Hocam, bugün 27 Mayıs. 27 Mayıs’tan yola çıkarak bugünün değerlendirmesini nasıl yaparız?
“27 MAYIS BENİM HEYECANIMDIR”
Yalçın Küçük: Biraz önce sevgili bir arkadaşım, Ergun Türkcan bana telefon etti. “Yalçın, dedi, 27 Mayıs’ı sen yaptın, kendi yarattığın günü hatırlamıyorsun.” Ona dedim ki, “Bugün seni aramak istiyordum ama çok meşgulüm, vaktim olmadı. Şu anda yanımda Sadık var, onun yanında Ulvi var, beni çok meşgul ediyorlar, seni arayamadım.” 27 Mayıs benim heyecanımdır. Ne güzeldir. Ben evvela, içeriye alırlar beni diye kaçmıştım. Ama 24-25 Mayıs’ta Güney’den geri geldim. O zaman da herkes söylüyordu, bugün olacak, yarın olacak… 25 Mayıs, 26 Mayıs, ordu iktidarı alacak, bilmem ne yapacak… O tür şeyler söyleniyordu. Şu günkü gibi konuşuluyordu. Halk konuşur.
B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam, 27 Mayıs’ı biz sizin kitaplarınızdan öğrendik; Türkiye’de burjuva demokratik devrimin son aşaması diyebiliriz. Peki, bugünün devrimi neyin aşaması olacak?
Yalçın Küçük: Demin de söyledim. Şu anda benim dışımda kimse bunun ne olacağını bilmiyor. Sosyal medya var, sürekli bunlardan söz ediyorlar ama hiçbirinin kafasında hiçbir şey yok. Kimsenin ne olacağı hakkında bir fikri yok.
“BİR HÜKÜMET BAŞKANINA KARŞI HALKI HİÇ BU KADAR SERT DUYMADIM”
Ulvi Özdemir: Yani akepe sonrası dönem konusunda kimsenin kafasında hiçbir şey yok öyle mi?
Yalçın Küçük: Ama bulur o, halk kendisi bulur. Şu anda da öyle çok sert ki halk. İnanılmaz bir şey. Böyle bir Türkiye hiç olmadı. 1940’tan beri her şeyi hatırlıyorum; bir hükümet başkanına karşı halkı hiç bu kadar sert duymadım. Tayyip Bey de bunun farkında. Her an kaçmak istiyor. Damadına vermek istiyor, Berat. Bir yandan da Tayyip Bey bir darbe yapmak istiyor. Başka çaresi yok. Hiçbir darbecinin yapacağı bir şey yok. O bir çaresizdir. Tekrar tekrar söylüyorum; her hafta başka bir ülkeye gidiyor. Bu kadar zor bir durumda hangi lider, hükümet başkanı, hangi sözcü Türkiye’yi bırakır, başka ülkeye gider? Kimseye hiçbir söz vermiyor. Her gün çıkıyor televizyona, aynı lafları söylüyor.
B. Sadık Albayrak: Hocam, bugünlerde sizin, “Her büyük devalüasyondan sonra rejim değişir” sözünüz sosyal medyada dolaşıyor. Büyük bir devalüasyon oldu. Bu rejim değişikliğinin yönü nasıl olacak?
Yalçın Küçük: Ama benim söylediklerim, Genelkurmay başkanı olarak Akar olmayacaktı, her teoriyi altüst etti. O Tayyip Beyin yaverinden de ötedir, böyle bir şey olamaz Türkiye’de . Akar’dan genelkurmay başkanı olursa böyle gider. Ama eninde sonunda Akar gidecek. Akar gidecek, hükümet de gidecek.
“BEN BÜYÜK OYUMU HDP’YE, YANİ KÜRTLERE VERECEĞİM. SELAHATTİN DEMİRTAŞ’A VERECEĞİM”
B. Sadık Albayrak: Partilerin seçim bildirgelerine baktığımızda bu ciddiyette, yani Türkiye’yi düze çıkaracak, rejim değişikliğini çözecek hiçbir ipucu yok. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Yalçın Küçük: Akşener fena değil, ben şunu yapacağım, bunu yapacağım diyor. Bu hükümet gidecek diyor. Karamollaoğlu da sert muhalefet yapıyor. Ben büyük oyumu HDP’ye, yani Kürtlere vereceğim. Selahattin Demirtaş’a vereceğim. İyi çocuk. Çok ağlıyorlar hapiste bilmem ne diye de, hepimiz hapisteyiz. Hapiste yatar biraz, lider olmak kolay değil. Lider olan hapiste yatar ama iyi yatıyor. Gayet de esprili bir çocuk. Ona oyumu vereceğim.
B. Sadık Albayrak: Rejim değişikliği demişken, şunu sormak istiyorum. Devlet Bahçeli’nin akepe rejiminin kurulmasında bir rolü var, büyük bir devalüasyonla kuruldu bu rejim de. Bahçeli’nin Ecevit hükümetinin yıkılmasında bir rolü var. Bu yeni rejimde de Bahçeli’nin gözü var herhalde.
Yalçın Küçük: Bahçeli haindir, bütün rejimlerde, bütün hükümet darbelerinde rolü vardır. Şu anda da yaptığı odur. Ne zaman bir şartları olursa hükümet darbesinde de… Bahçeli bir haindir.
B. Sadık Albayrak: Hapishanedeki katillerle ilgili af istiyor. Bir “azap ordusu” mu kurmak istiyor?
Yalçın Küçük: Ben her türlü affa taraftarım. Ama Bahçeli ne isterse ona karşıyım. Af hariç.
“KEMAL KILIÇDAROĞLU’NUN BAHÇELİ ALEYHİNE BİR TEK SÖZÜ YOKTUR”
B. Sadık Albayrak: Geçen hafta Bahçeli Çakıcı ile görüştü, bunu nasıl açıklayacağız Hocam?
Yalçın Küçük: Hiçbir şekilde açıklayamazsınız. O, Bahçeli’nin kötü bir tarafıdır. Ama şu anda her türlü insan hapisten çıkmalıdır. Biz hapiste çok yattık. Hapisten herkes çıkmalıdır. Çakıcı da çıkmalıdır. Yatmıştır zaten. Hapishane kötü bir şeydir. Bahçeli şimdi sadece faşistlere yaranıyor. Bir ara biraz daha iyiydi. Bahçeli öyle bir adamdır. Bahçeli ile Kemal Kılıçdaroğlu bir ara aynı ranzanın altını ve üstünü paylaşmışlardır. Yurtta kalmışlar. Onlar çok iyi arkadaştırlar. Şimdiye kadar Kemal Kılıçdaroğlu’nun Bahçeli aleyhine bir tek sözü yoktur.
B. Sadık Albayrak: Üniversiteden atılan anayasa profesörü İbrahim Kabaoğlu, bu hafta Cumhuriyet’te çıkan bir röportajda çok önemli bir şey söyledi. Şu anda Türkiye’de bir hukuk bunalımı vardır dedi. “Bu anayasasızlaşma eşiği olarak da görülebilir. Hukuk ve anayasaya dönüş yıllar alacaktır” dedi.
Yalçın Küçük: Hayır, yanlış söylüyor Kabaoğlu; Türkiye’de devrim bunalımı vardır. Türkiye’nin ihtiyacı devrimdir. Bırakın onları. Hukuk bilmem nesi bilmem nesiymiş. Nerede? CHP’ye girmiş, şimdiye kadar hikâye anlatıyordu. Sevdiğim bir adam ama nihayetinde hikâyecidir. Türkiye’de devrim bunalımı vardır.
“TÜRKİYE FAŞİZMDEN ÇIKIP FAŞİZME GİDEMEZ”
B. Sadık Albayrak: Kim yapacak Hocam devrimi?
Yalçın Küçük: Halk yapacak, sen yapacaksın, ben yapacağım.
Ulvi Özdemir: Halkta bir memnuniyetsizlik hatta öfke var ama bunu akıtacak kanal bulamıyor sanki?
Yalçın Küçük: Çok güzel konuşuyorsun. Onu, devrimi söylemek lazım. O işte
televizyonlarda, gazetelerde kimse söylemiyor.
Ulvi Özdemir: Hocam, buradan Almanya’da, Birinci Dünya Savaşı sonrasında olduğu gibi daha faşizan bir döneme de gidilebilir mi?
Yalçın Küçük: Bundan sonra Türkiye’de faşizme gidilmez. Bu olmaz, Türkiye faşizmden çıkıp faşizme gidemez. Öyle bir şey yoktur.
Ulvi Özdemir: Devrimi sahiplenen bir aydın kesim, birileri olmazsa sahipsiz kalabilir ya da gideceği yere gidemeyebilir…
Yalçın Küçük: Yeteri kadar devrimden bahseden yüksek bir ses vardır Türkiye’de. Türkiye’de bir ses vardır, Tayyip’in sesi, bütün televizyonlar ondandır, bir de devrim sesi vardır. Başka ses yoktur. O ses de iyidir.
Ulvi Özdemir: Alttan alta o sesin homurtusu yükseliyor sanki Hocam.
Yalçın Küçük: Bravo, iyi söylüyorsun.
Ulvi Özdemir: Daha somut olarak söylersek; devrim oldu diyelim, insanların yaşamı nasıl değişecek? Mesela alt gelirli insanlar nelere kavuşacaklar?
Yalçın Küçük: 27 Mayıs bunları kendi yaptı. Devrimin kendi aklı vardır. Bambaşka insanlar çıkar. Daha sol çıkar. Daha sağ çıkar. Ama bu defa önemli ölçüde sol çıkacak. Başka çaresi yok.
Ulvi Özdemir: Yani parlamenter rejime dönüş olacak değil mi? Mesela ben ikinci meclis olsun istiyorum Türkiye’de. O da olur mu? Bu beklentimiz çok hayal ya da gereksiz mi görünüyor?
Yalçın Küçük: Çok hoş. Bu doğrudur, ikinci meclis çok iyidir. Bunu savunalım beraber.
Ulvi Özdemir: Kesinlikle, Hocam, çünkü bizim tarihimiz, gücün tek bir kişiden alınıp dağıtılmasıyla gidiyor. Şimdi tersine döndü. Aslında tarihsel gidişimize de uymuyor.
Yalçın Küçük: Mutlaka mutlaka iki meclis demeliyiz. Çift parlamento biraz yavaşlatır ama yavaşlatsın, iyidir.
Ulvi Özdemir: Şimdilerde insanlar giderek daha fazla sosyal medyayı kullanarak, siyasal yönetime müdahale etmek istiyor. Düşüncesini söylemek, katılmak istiyor. Bu tür kanallar da yeni bir yönetim anlayışının parçası haline getirilemez mi?
Yalçın Küçük: Çok güzel. Bunu beraberce düşünelim. İyi bir anayasacı, Süheyl Batum’la birlikte bunu ele alalım. Bizden başka akıllı insanların hiçbirinin sesi yok.
“BUNA AKAR DİKTATORYASI DİYORUZ, TAYYİP BEY İLE EL ELE”
B. Sadık Albayrak: Hocam sizin TİT ekonomisi diye kısalttığınız Turizm-İnşaat-Tekstil’e dayalı ekonomik model çöktü mü? Bu devalüasyonla TİT ekonomisi çöktü mü? Bunun yerine ne gelecek?
Yalçın Küçük: TİT kırk defa çöktü ama hiçbir sonuç getirmiyor. Çünkü bir diktatorya var. Buna Akar diktatoryası diyoruz, Tayyip Bey ile el ele. Akar gitmeden bu işler olmaz. Yakında da gidecek. Bir diktatorya var, adam devamlı sabah akşam Tayyip Beyin yanında. İbrahim Tatlıses’le beraber türkü söyledi. Bir genelkurmay başkanı bir türkücüyle beraber türkü söylüyor. Bunları kabul edemeyiz. O üniformayı çıkar. Tatlıses’le olan o üniformasını yırtın.
“ATATÜRK’ÜN ELİNİ ÖPEMEZ BUNLAR”
Ulvi Özdemir: Yalçın hocam, Sibel Can ve ibrahim Tatlıses gibi isimlerle askerlerin görüntüleri çıktı. Türk ordusu Atatürk’ün çok özen gösterdiği bir kurumdur. Sibel Can’a kadar inmemeliydi bence. Bu görüntüler bunca yılın geleneklerine pek de uygun olmadı sanki?
Yalçın Küçük: Atatürk’ün elini öpemez bunlar. Şimdi Atatürk daha da büyümüştür. Bunlara hiç yüz vermemiştir Atatürk. Neydi o bizim iyi şarkıcımız; Safiye Ayla, ne güzel laflar vardır. Safiye için seni perdenin ardından dinlerim demiştir Atatürk. Güzeli sever. Hayır, çok güzel bir kadındır Safiye Ayla. Onu severim. Atatürk’e atfedilen bu sözleri de o kadar beğenmem. Safiye Ayla çok iyi bir kadındır. Biz klasik müziği severiz ama Safiye çok büyük bir şarkıcıdır.
Ulvi Özdemir: Ben Münir Nurettin’i severim. Onun söyleyişi taklit edilemiyor. Harika bir ses. Ama ben de daha çok klasik müziği severim. İdil Biret, Gülsin Onay gibi evrensel müzisyenlerimiz varken Sibel Can ile görüntü vermek… Bir geleneğin terki gibi geldi bana.
Yalçın Küçük: Ben Münir Nurettin’in bir tarafını severim, oğlu benim arkadaşımdır. Timur çok iyi, çok devrimci bir çocuktu. Onu arayacağım, Timur benim arkadaşımdır. Benim sevgili arkadaşımdır.
“BİZ, ORADA YÜREKLİ BİR DEKANIMIZ VAR DİYORUZ”
B. Sadık Albayrak: Geçen hafta Muharrem İnce, Cerrahpaşa dekanını ziyaret etti. Bir emniyet amiri Cerrahpaşa dekanı Prof. Dr. Alaattin Duran’a gidip diyor ki, “İnce’yi buraya kabul edemezsiniz, yoksa gününüzü görürsünüz!” Dekan “Hayır” dedi, kabul etti ve ertesi gün görevden alındı. Bunu nasıl yorumluyorsunuz?
Yalçın küçük: Alsınlar görevden dekanı. Dekan iyi bir adam. Cesaretle “Beni iyi ki aldılar” dedi. “Zaten gidiyorum” dedi. Böyle ağlamayın buna. Bu, zalim bir Türkiye’dir. Biz, orada yürekli bir dekanımız var diyoruz. Hâlâ böyle yürekli insanlar, dekanlar var diyoruz. “Alsınlar beni” diyor. Ben de alsınlar diyorum. Asıl alanlar kırılacaklar, onlar bitecekler. Alaattin Duran hocama buradan sevgiler. O bizim hocamız. Türkiye’de böyle hocaların olması hâlâ bizim büyük bir sevincimizdir.
B. Sadık Albayrak: Yalçın Hocam söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Söyleşinin hukuksal denetimini yapan Av. Sedat Akçelik ile Av. Kazım Yiğit Akalın’a teşekkür ederiz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz