BELA VE MUSİBETLERİN SEBEPLERİ |
Bela ve musibetler ülkemiz başta olmak üzere tüm İslam aleminin başına sağnak sağnak yağmaya devam ediyor. Bu bela ve musibetleri elbette herkes kendine göre yorumlayacaktır. Bu yorum ve değerlendirmelerin hiç birisinin yanlış ve değersiz olduğunu söylemek mümkün değil. Zaten gelen bir musibetin tek tetikleyicisi olmaz . Her zaman birden fazla etken vardır.
Biz bu bela ve musibetlerin dini yönünü irdelemeye çalışacağız. Bu kainatı yaratıp yaşatan Allah onu kendi haline bırakmayacaktır. İnsanların imtihan yeri olarak yaratılan bu alem, insanların işlediklerine göre muameleye tabi tutulacaktır. Bazen bu muamele bolluk ve bereket , bazen de bela ve musibet olarak gelir.
İslami kaynaklara göre insanlara ve toplumlara gelen bela ve musibetlerin ana sebeplerinin ya imtihan vesilesi , ya ilahi bir uyarı ya da Kur’an ve Sünnet’ten uzaklaşıp günahlara dalmanın bir sonucu olduğunu görüyoruz.
Elbette ki bela ve musibetlerin tamamı günahlar ve isyanlar yüzünden değildir. Allah’ımız büyük nimetler, fetihler ve mertebeler vermek istediği kullarını veya toplumları baş edilmesi güç sıkıntılarla da imtihan edebilir. Ancak ümmet coğrafyasında Allah’ımızın yasakladığı içki, kumar, zina, faiz, eşcinsellik, yolsuzluk ,kul hakkı yeme ,mazlumlumlara zulmetme, yalan ,iftira ölçü ve tartıda hile yapma, adaletsizlik gibi büyük günahların kurumsallaştığı, Allah’ın hükümlerinin uygulanmadığı, namazın ve zekâtın büyük oranda terk edildiği,din adamlarının mal mülk toplama derdine düştüğü ,kavmiyetçiliğin arttığı, Lut kavminin sokaklardaki yürüyüşlerle hortlatıldığı, TV’lerin ahlaksızlık kustuğu bir dönemde ümmet olarak başımıza gelen bunca bela ve musibetin sadece bir imtihan olduğunu düşünmek de ciddi bir idraksizlik olur.
Hele hele Allah’ımız, içerisinde peygamber bulunan, cennetle müjdelenmiş, Bedir görmüş, Uhud görmüş sahabilerin bulunduğu bir topluma bile
“Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizle yaptıklarınızdan dolayıdır.” (Şura: 42/30)
buyurarak, dönün kendinize bakın şeklinde uyarıyorsa bugün bu ümmetin âlimlerinin, hocalarının, şeyhlerinin, manevi önderlerinin ve yöneticilerinin üzerindeki en büyük görev İslam toplumlarının içerisine düştüğü bu büyük tufanın manevi sebepleri üzerinde de düşünüp, dönüp kendimize bakabilmemizi sağlayacak manevi denetim mekanizmasını harekete geçirmektir.
“Bir toplumda zina-fuhuş yayılıp, açıkça işlenirse hastalıklar artar,
ölçü ve tartıda hile yapılırsa mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı olur ve idarecilerin zulmüne uğrarlar.
Bir toplum mallarının zekâtını vermezlerse mutlaka bereketten menedilirler.
Bir toplum Allah ve rasûlüne olan ahitlerini, sözlerini bozarlarsa o topluma kendilerinden olmayan bir düşman musallat olur ve ellerindeki servetin bir kısmını alır.
Bir toplum Allah’ın kitabı ile hükmetmeyi bırakır ya da kitabın hükümlerinden işlerine geleni seçip alırlarsa Allah onların azaplarını kendi aralarında kılar (yani fitne, fesat, terör gibi belalarla birbirleriyle savaşırlar.)” (İbn Mace, Kitabu’l-Fiten, Bab,22)
Efendimiz (s.a.s) bin dört yüz sene öncesinden savaş, terör, ekonomik kriz gibi birçok bela ve musibetin bir takım manevi sebepleri de olduğunu bildiriyorsa ahir zaman ümmeti olarak elbette ki bizler de başımıza gelen bunca sıkıntının siyasi, sosyal, ekonomik, askeri sebepleri üzerinde kafa yorup çözüm önerileri araştırdığımız gibi bu bela ve musibetlerin manevi sebepleri üzerinde de düşünüp, çözüm önerileri sunup, topluma ve yöneticilere gerekli uyarıları yapacak manevi denetim mekanizmasını harekete geçirmek zorundayız.
Bunun için ifade özgürlüğü sonuna kadar açık kalmalı ,herkes fikir ve önerisini açıkca ortaya koymalı ,kuvvetli bir istişare kültürü oluşturulmalıdır. Tek kişi değil, şura kültürü esas alınmalı her inanç ,kültür ve millet kendini hür ve eşit hissetmeli ,adalete güvenmelidir.Bunlar Allah'ın değişmez kurallarıdır.
Tarihe baktığımızda başlarına bela ve musibet gelen toplumların durumlarını incelediğimizde tamamen haksızlığa ve adaletsizliğe kapılıp güçsüz ve zayıflara büyük zulümler yaptıklarını görürüz.
Aklımızı başımıza alıp Allah'ın emrettiği şekilde yaşamazsak başımıza gelecek belalara hazır olmalıyız.
Allah sonumuzu hayr eylesin
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz