ALLAH'IN EMİR VE NEHİYLERİ |
Allah ne emretmişse bir hikmeti vardır. İnsan aklı anlık bilgi veya geçmişten gelen bilgilerin harmanlaması ile hüküm verir. Ayrıca mutlak doğruyu bulabilmek için sürekli deneme yanılma süreçlerinden geçmekte,doğruya ulaşmak için bayağı bir bedel ödemektedir. Her şeyin yaratıcısı Yüce Allah yarattıklarının ihtiyaçlarını elbetteki daha iyi bilecektir . İnsanoğlu ne kadar reddederse reddetsin , yapılan açıklamalar bu gerçeği gün yüzüne çıkarmaktadır. Hangi ibadet araştırılırsa araştırılsın bilmediğimiz müthiş faydaları görülecektir.
Allah'ın ibadete ihtiyacı yoktur. İhtiyacı olan insanlardır. İbadetler insanın Dünya'da kişesel ve toplumsal yaşamını düzenler,ahirette ise mükafat olarak karşısına çıkar. Şu düşüncede yanlış ibadetler ahiret için yapılır. Hayır.. İbadetler hem Dünya hemde ahiret için Allah'a şükrederek yapılır.
Hepsinin üstünde Allah sevgisi ve ona şükretmek duygusu olmalıdır.
Şimdi bu konuda yapılmış araştırmalardan bir kaçını vermeye çalışalım.
KÖTÜ DÜŞÜNCE
Almanya’da son yapılan bir araştırma, başkası hakkında yapılan zan tekrarlandığı takdirde, bu fikir insan zihnine yerleşir ve artık gözler o hatalı fikri bir gerçek gibi görmeye başlayacağını vurgulamıştır. Bilim damları, insan beyninin, gözlerin göreceği şeyi yakın ve alışılmış bir şekilde görmeye başlayacağını söylemişlerdir. Bu durum için, beklenmedik bir unsuru kaydetmedikçe göz ani ve ek bir çaba da göstermez. Yüce Allah kötü zandan kaçınmamızı bize emrederek şöyle buyurmuştur:
“Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır.” (Hucurat: 12).
O halde şimdi birlikte düşünelim, Yüce Allah zannın azından değil, bilakis çoğundan bizleri nasıl sakındırmaktadır. Hâlbuki ki zannın azı dahi insanı bir takım problemlere sevk edebilir.Bu da İslam’ın bizim hakkımızda oluşabilecek en küçük problemden dahi bizi nasıl sakındırmaya çaba sarf ettiğini göstermektedir.
Başka bir araştırma:
Müminler Hastalılara Karşı Koymaya Daha Çok Muktedirler
Müslüman olmayan bir gurup Amerikalı bilim adamının yaptıkları bir araştırmaya göre ….
|
Müslüman olmayan bir gurup Amerikalı bilim adamının yaptıkları bir araştırmaya göre, dindarlık ve dini emirlere olan bağlılık, kronik hastalıkların insana verdiği acıları daha az hissetme duygusunu verdiğini ileri sürmüşlerdir. Özellikle de eklem iltihaplarından kaynaklanan acı ve elemi azalttığını ifade etmişlerdir. Bu araştırma, dindar olan hastaların, dindar olmayan hastalara nazaran, ağrı ve elemlere karşı kendilerini daha iyi ve daha rahat hissettiklerini, hastalığın verdiği acılara dindarlık duygularıyla daha kolay karşı koyabildiklerini ortaya koymuştur. Araştırmaya göre, Allah’a yakınlaşmaya çabalayan ve bu arzu içinde olan hastaların, genellikle daha rahat, moral bakımından da daha iyi oldukları gözlemlenmiştir. Bu sebeple, dindar olan ve dini vecibelerini yerine getirmeye gayret gösteren hastaların genel durumları, dindar olmayan ve dini gerekleri yerine getirmeyenlere göre daha iyidir. Diğer yandan, dindar olan bu insanlar aynı zamanda, sıkıntılarını yenmede toplumun desteğinden de yararlanmaktadırlar. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Erkek veya kadın, mümin olarak kim iyi amel işlerse, onu mutlaka güzel bir hayat ile yaşatırız ” (Nehl: 97).
Diğer bir araştırma sonucu
Haramlara Bakmak
Bilim adamları, kadınlara bakmanın, içgüdüleri tahrik ettiğini, cinsel hormonları körüklediğini, bu durumun da zamanla direnç gücünü zayıflattığını ve birçok hastalığı beraberinde getirdiğini ispatlamışlardır. Araştırmacılar, bu problemi yenmenin ve tedavi etmenin en sağlıklı yolunun şehvetle kadınlara bakmaktan sakınmak olduğunu ileri sürmüşlerdir. Peygamber efendimiz (s.a.v.) bu problemi kökünden halletmiş ve Hz. Ali (r.a.) a söylediği şu sözü ile bu hastalığın tedavisini insanlığa takdim etmiştir:
“Ey Ali! Bir bakışın ardından ikinci bir bakışta bulunma, zira birinci bakış senin, ama ikinci bakış senin hakkın değildir”. (Hadisi Tirmizi rivayet etmiştir).
Suphanallah, Allah ne büyük kudret sahibidir.
Kaç kişi bu meseleye böyle bakabilmiştir?
Devam edelim
KIRK YAŞINDA AKLIN KEMALE ERMESİ
İngiltere’de yakın zamanda yapılan bir araştırmada, insan beyninin yaklaşık olarak kırk yaşına kadar sürekli bir şekilde gelişme gösterdiğini, kırk yaşından sonra ise durakladığını ortaya koymuştur. Yapılan diğer bir araştırmada ise, akli yetenek ve gücün de aynı şekilde kırk yaşından sonra gerilediğini teyit etmiştir. İlginç olan şu ki, Kuran-ı Kerim insanoğlunun kırk yaşında gerçek güç, olgunluk ve kemaline erdiğine, kırk yaşından sonra da bunun geriye dönüş yaptığına işaret etmektedir. Yüce Allah şöyle buyuruyor:
“Nihayet insan, güçlü çağına erip kırk yaşına varınca der ki: Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et” (Ahkaf: 15).
Şimdi birlikte İslam risalesinin hak olduğundan şüphe edenlere şu soruyu soralım: Acaba Peygamber (s.a.v.), kırk yaş sınırının insan aklı için bir dönüm noktası olduğunu, kırkından sonra ise bu güç ve kemalin gerileme ve zayıflama gösterdiğini nasıl bilmiştir?
Bu konuya devam edeceğiz.
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz