SİZ İSLAMCI DEĞİL MİSİNİZ SAYIN OCAKTAN ?

İSLAMCI AYDINLAR

Gerçekten ilginç bir yazı.
İlginç olduğu kadar da doğru tespitlerle dolu bir yazı.Her satırına imza atarım.Ama ilginç olan  bu yazının sahibi kendisini hangi konumda görüyor ?
Orası belirsiz.
Bu bahsettiği aydınların içinde mi dışında mı?
Ustaca  saklamış,pas geçmiş.
Geçmişe dönüp baktığımız zaman sayın Ocaktan'ın bu yazıda eleştirdiği her şeyin bir parçası olduğunu görürsünüz.
Tam da ortasında olduğunu görürsünüz.



Ahlaki sorundan bahsediyor,özellikle son  4-5 senedir yaptıkları, yaşadıklarına baktığında aynı sorunu kendisinde de görüyor mu acaba?
İslamın evrensel değerlerinin devletçiliğe yamandığından bahsediyor . Bunu yıllardır koro arkadaşları ile beraber yapmadılar  mı?
Tek adamı kutsayan ,teşvik eden,koşulsuz biat eden  kendileri değil mi?
Hala aynı  koronun mızıkacısı değil mi?
Bahsettiği zulümlere karşı hangi duruşu ortaya koydu ? Hangi bedeli ödedi?
Eleştirdiklerinden farkı ne?
Farkım  şudur diyebilecek durumu var  mı?
Kendisi her hangi bir ikilem durumunda ahlaki ilkelerini mi üstün tutuyor ,yoksa çıkarlarını mı?
Bulunduğu konum hiç de ahlaki ilkeleri üstün tutmuş gibi görünmüyor.
Kayıtsız şartsız itaat hastalığının neresinde bulunuyor?
İtaat ettiği kişilerin  hassasiyetlerini,yaşayışını,sözlerini İslami süzgeçten geçirebiliyor mu? Gördüğü eksiklikleri cesurca  muhatabına  haykırabilir mi?

Aydın olmak zor zamanlarda bedel ödemektir.
 İnandığınız değerler uğruna bu güne kadar hangi bedeli ödediniz sayın Ocaktan?
Sizin de dediğiniz gibi  günümüz ''İslamcı aydınları'' !  gerçekten  İslami   hassasiyetlerini değil insanlıklarını da kaybettiler. Birileri ceplerini doldurdu ama  ruhlarını da söküp aldı.
Ruhsuz kaldılar,köksüz kaldılar.
Bu suça hepiniz ortaksınız sayın Ocaktan.
Hala da  suç işlemeye devam ediyorsunuz.
Hala cesurca '' kral çıplak'' diyemiyorsunuz.
Vicdanınızın sıkıştırması ile kıvranıp duruyorsunuz.
Eğer gerçekten Allah korkunuz varsa, ahiret inancınız varsa işiniz çok zor.
On binler ,yüz binler, milyonlar yakanıza sarılacak.
Allah adil-i Mutlak'tır.

İyi ki hesap günü var .
İyi ki cehennem var.
Hep beraber göreceğiz.

İşte Sayın Ocaktan'ın yazısı:
Günümüzde genel olarak İslam toplumlarında, özelde ise Türkiye bağlamında İslamcı aydınların ahlaki hassasiyetler temelinde konuşmadıklarını ve daha çok çıkarlar temelinde tercihler yaptıklarını görüyoruz. Çünkü elde edilen çıkarlar, ahlaki ilkeleri, hassasiyetleri aşan bir önem arz etmeye başlamıştır.
Daha da vahim olanı, çıkar odaklı bu davranış biçimi ideolojik bir akılla temellendirilerek, zulümler ve adaletsizlikler karşısında sessiz kalmanın gerekçesi haline gelmiş olmasıdır. Maalesef başkalarını dinlemek ve anlamak gibi bir derdi bulunmayan günümüzün İslamcı aydınları adalet ve merhamet duygusuna da tümden yabancılaşmış bulunmaktadırlar.
Kayıtsız şartsız itaati ve nesneleşmeyi seçen Müslüman aklının, entelektüel bir çaba harcamadan zihninin özgürleşmesi mümkün olmadığı gibi toplumsal anlamda bir fayda üretmesi de ne yazık ki mümkün değildir.
Eğer bir toplumda otoriter zihin yapısına karşı eleştirel bir tavır alması gereken aydınlar, popülizm ve hamaset dilini seçer hale gelmişlerse o toplumda kutuplaşma ve ötekileştirmeler kaçınılmaz hale gelecektir.
Maalesef bugün Türkiye’de dindarlar olarak fikri planda ciddi kırılmalar ve bunalımlar yaşıyoruz. Zira İslamcı aydınlar bugüne kadar savunageldikleri kendi tezlerinden bile feragat etmiş durumdalar. Kelimenin tam anlamıyla patolojik bir görünüm arzeden hamasete yaslanarak, devlet ve iktidar diliyle konuşur hale geldiler.
Hatırlayalım, bugün bütünüyle devlete ve iktidara eklemlenen İslamcı aydınlarımız geçmişte bize evrensel ölçekte fikri ve entelektüel bir ufuk çizerek yeni bir medeniyet kurmaktan, yeni bir tarih yapmaktan söz etmişlerdi. Bugün geldikleri noktaya baktığımızda galiba şunu açıkça ifade etmek durumundayız; ya bu İslamcı aydınların geçmişte çizdiği fikri ve entelektüel ufuk sahici değildi, ya da bize yanlış bir hikaye anlatmışlar.
Gerçekte sahici miydi, yoksa numara mı yapıyorlardı bilemeyiz ama o gün anlattıkları hikayede kalite vardı, evrensel ölçekte kültürel, sanatsal ve felsefi bir zihin dünyası vardı, bağımsız ve eleştirel bir duruş vardı. Ama bugün zihni özgürlüklerini kaybetmiş, düşünsel ve entelektüel dünyalarını tek akla ve devlete teslim etmiş aydınlarımız bize başka bir hikaye anlatıyorlar.
Ancak şu bir gerçek ki, İslamcı aydınların bugün siyaset ve devlet aklıyla birlikte yazmaya heveslendikleri yeni hikayede entelektüel bağımsızlığa yer yok. Rasyonel akla, eleştirel düşünceye yer olmadığı gibi, irfani tecessüse de, hakkaniyete de yer yok.
Ne yazık ki İslamcı aydınlar bağımsız düşünme yeteneklerini kaybettikleri için kişiliklerini konjonktürel çıkarlar belirler hale gelmiş bulunuyor. Bu yüzden de zihin dünyalarını genişlemesi, zenginleştirmesi gereken evrensel İslami bilinci kaybetmiş durumdalar. Aydınlarımız için daha da vahim olanı, İslami şahsiyet kavramını kaybetmiş olmalarıdır.
Bugün gelinen noktada İslamcı aydınların, siyasi otoriteye sadakat bağlamında İslam’ın evrensel mesajını ‘resmileştirme’ gayreti içinde olmaları trajik bir durumdur. Zira bu aklı ve irfanı ortadan kaldırarak, insanlığın selameti için kullanılması gereken dini araçsallaştırmanın en pespaye bir durumudur.
Aydınların yanlış bir bilinçle siyasi otoriteye ve hamasete büyülendiği bir toplumda, İslam’ın evrensel mesajının sosyal, siyasal ve ekonomik hayata ve de pratik anlamda eğitim hayatına yansıtılması mümkün değildir.

Yorumlar