“Hiç şüphesiz, zikri (Kuran’ı) Biz indirdik Biz; onun koruyucuları da gerçekten Biziz.” (Hicr Suresi, 9)
Kutsal kitabımız Kuran'ın en önemli özelliklerinden biri, günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan, Peygamberimiz (s.a.v.)'e vahyedildiği hali ile bizlere ulaşmış olmasıdır.
Kuran'dan önceki hak kitaplar korunamamışlar, bazı bölümleri insanlar tarafından ya değiştirilmiş ya da işine gelmeyen kısımlar bilerek çıkarılmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) ise, kendisine her vahiy geldiğinde, vahyi Allah'ın yardımı ile ezberlemiş ve hemen güvendiği kişilere yazdırmıştır. Böylece Kuran yazılı olarak muhafaza edilmiştir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında Kuran tek bir nüsha haline getirilmiş, Hz. Osman (r.a.) döneminde ise Kuran nüshaları çoğaltılmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in vahiy aldığında, Kuran ayetlerini aklında tutmak için nasıl çaba gösterdiği ve buna karşılık Allah'ın O'na nasıl yardım edeceği ayetlerde şöyle bildirilir:
“Onu (Kuran'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip- durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” (Kıyamet Suresi, 16-19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı aklında tutuşu, herhangi bir konunun ezberlenmesi gibi olmamış, Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (s.a.v.)'in hafızasına yerleştirmiştir. Bunun sonrasında ise, Peygamberimiz (s.a.v.), hafızasındaki ayetleri güvendiği kişilere yazdırmıştır. Ve 1400 yıldır, Allah'ın vaadine uygun olarak, Kuran'ın tek bir harfi bile değişmemiş ve Allah'ın vahyi günümüze kadar korunarak gelmiştir.
Azılı İslam ve Kur'an düşmanlarının direk olarak Kur'anı hedef alamayışlarının nedeni de budur. Doğrudan Kur'anı hedef alsalar insanları ister istemez Kur'ana yönlendirmiş olacaklar. İnsanlar Kur'ana yönelip okuyunca hakikati görüp Müslüman olmalarından korktuklarından Kur'anın etrafında dolanarak onu insanların gözünde değersizleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu oyuna cahil ,bilinçsiz , kes yapıştırcı Müslümanları da dahil edince kurgu tamamlanmış oluyor.
Kaynaklar bu kadar sahih ve net olmasına rağmen günümüzde en büyük tehlike Müslümanların dinin hakikatlerinden habersiz olmalarıdır.Bu durum zalimlerin işlerini kolaylaştırıyor,onlara geniş bir manevra alanı sağlıyor. Netice olarak İslam dünyası perişan bir vaziyette ibretlik bir durumda acı çekip duruyor.
Bunun yegane sebebi cehalettir.Cahilliğin galip geldiği hiç bir zaman vaki olmamıştır.Bu açığı keşfeden İslam düşmanları ise sürekli buradan çalışarak Müslümanları ya cahil bırakmak veya eğitim alsalar dahi yoz bir eğitim almaları için doğmalarla dolu gerçeklikten uzak müfredatlarla eğitim kalitesini düşürmeye çalışmışlar ve muvaffak olmuşlardır.
Bırakın sıradan Müslümanları din adamları dahi Kutsal kitabı hakkı ile okuyup anlamaya çalışmamışlardır.Din deyince cenazelerde Kur'an okumak, mevlit okumak,cumaya gitmek gibi ibadetler akla gelmiş ,yeterli görülmüştür. Halbuki din en başta güzel ahlaktır, hak ve hukuka riayet, etmektir,elinden dilinden emin olunmaktır. İster zengin olsun ,ister fakir olsun kibir ve gururdan uzak durarak bütün insanlara karşı saygılı ve hürmetli olmaktır. Mevlana'nın söylediği gibi başkalarının kusurlarını gece gibi örtücü olmaktır
Yukarıda saydığımız. bu hasletler hangimizde var?
Hangi İslam ülkesinde var ?
Maalesef yok yok yok.
Sonuç acı ve ıstırap,perişanlık.
Yeni bir başlangıç yapıp , İslamı anlamak ,Allah'ın emir ve nehiylerini yaşantımızda uygulamak için gayret etmek gerek.
Hiç bozulmadan gelmiş kitap elimizde ,bütün yaşamı bilinen örnek insan Hz peygamberin hayatı elimizde ,sadece niyet edip yeniden başlamak gerek.
Biz dine değil , dini heva ve heveslerimize alet ediyoruz. Böylece kendimize yazık ettiğimiz gibi bu mübarek dini de dünyada perişan ediyoruz.
Bu yol yol değil , bu gidiş gidiş değil.Müslümanlar derhal ,güzel ahlakı ,dürüstlüğü ,hoşgörüyü tekrar hayatlarına katmalı, Allah'ın emirlerini amasız fakatsız yaşamaya başlamalıdırlar.
İnsanlar Kur'anı açıp hakkı ile okusalar dünya hayatı içinde ahiret içinde ne kadar kıymetli öğütler olduğunu göreceklerdir.
Azıcık zahmet etseler çok şey değişecek.
Şunu her Müslüman aklına koymalıdır .
Allah'ın emirlerinin maksadı insanı dünyada ve ahirette aziz kılmaktır.
Bütün ibadetlerin faydası insana ve ait olduğu topluluğadır.
Allah'ın hakkı ise bütün bu ibadetleri ona saygı ve hürmet içinde yapmaktır.
Sevgiyle muhabbetle bağlanmaktır. Bu da bizi var edip yaşatan ,türlü türlü rızıklara gark eden kudret sahibinden esirgenmemelidir.,çok görülmemelidir.
Bunu çok görmek nankörlüktür, küstahlıktır.
Şunu her Müslüman kafasına koymalıdır . Müslümanım demekle Müslüman olunmaz.Müslümanlık yüksek ahlakla donatılmış bir kurallar bütünüdür.Bu kuralları hayatına yansıtmayan kişi veya toplumların başı beladan ve sıkıntıdan kurtulmaz ,kurtulmuyor da.
Allah hepimizi hakkı ile ona kulluk edenlerden eylesin.
Kur'anı yeniden anlamak |
Kuran'dan önceki hak kitaplar korunamamışlar, bazı bölümleri insanlar tarafından ya değiştirilmiş ya da işine gelmeyen kısımlar bilerek çıkarılmıştır. Peygamberimiz (s.a.v.) ise, kendisine her vahiy geldiğinde, vahyi Allah'ın yardımı ile ezberlemiş ve hemen güvendiği kişilere yazdırmıştır. Böylece Kuran yazılı olarak muhafaza edilmiştir. Hz. Ebu Bekir (r.a.) zamanında Kuran tek bir nüsha haline getirilmiş, Hz. Osman (r.a.) döneminde ise Kuran nüshaları çoğaltılmıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.)'in vahiy aldığında, Kuran ayetlerini aklında tutmak için nasıl çaba gösterdiği ve buna karşılık Allah'ın O'na nasıl yardım edeceği ayetlerde şöyle bildirilir:
“Onu (Kuran'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip- durma. Şüphesiz, onu (kalbinde) toplamak ve onu (sana) okutmak Bize ait (bir iş)tir. Şu halde, Biz onu okuduğumuz zaman, sen de onun okunuşunu izle. Sonra muhakkak onu açıklamak Bize ait (bir iş)tir.” (Kıyamet Suresi, 16-19)
Ayetlerde de görüldüğü gibi, Peygamberimiz (sav)'in Kuran'ı aklında tutuşu, herhangi bir konunun ezberlenmesi gibi olmamış, Allah özel olarak Kuran ayetlerini Peygamberimiz (s.a.v.)'in hafızasına yerleştirmiştir. Bunun sonrasında ise, Peygamberimiz (s.a.v.), hafızasındaki ayetleri güvendiği kişilere yazdırmıştır. Ve 1400 yıldır, Allah'ın vaadine uygun olarak, Kuran'ın tek bir harfi bile değişmemiş ve Allah'ın vahyi günümüze kadar korunarak gelmiştir.
Azılı İslam ve Kur'an düşmanlarının direk olarak Kur'anı hedef alamayışlarının nedeni de budur. Doğrudan Kur'anı hedef alsalar insanları ister istemez Kur'ana yönlendirmiş olacaklar. İnsanlar Kur'ana yönelip okuyunca hakikati görüp Müslüman olmalarından korktuklarından Kur'anın etrafında dolanarak onu insanların gözünde değersizleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu oyuna cahil ,bilinçsiz , kes yapıştırcı Müslümanları da dahil edince kurgu tamamlanmış oluyor.
Kur'anı yeniden anlamak |
Kaynaklar bu kadar sahih ve net olmasına rağmen günümüzde en büyük tehlike Müslümanların dinin hakikatlerinden habersiz olmalarıdır.Bu durum zalimlerin işlerini kolaylaştırıyor,onlara geniş bir manevra alanı sağlıyor. Netice olarak İslam dünyası perişan bir vaziyette ibretlik bir durumda acı çekip duruyor.
Bunun yegane sebebi cehalettir.Cahilliğin galip geldiği hiç bir zaman vaki olmamıştır.Bu açığı keşfeden İslam düşmanları ise sürekli buradan çalışarak Müslümanları ya cahil bırakmak veya eğitim alsalar dahi yoz bir eğitim almaları için doğmalarla dolu gerçeklikten uzak müfredatlarla eğitim kalitesini düşürmeye çalışmışlar ve muvaffak olmuşlardır.
Bırakın sıradan Müslümanları din adamları dahi Kutsal kitabı hakkı ile okuyup anlamaya çalışmamışlardır.Din deyince cenazelerde Kur'an okumak, mevlit okumak,cumaya gitmek gibi ibadetler akla gelmiş ,yeterli görülmüştür. Halbuki din en başta güzel ahlaktır, hak ve hukuka riayet, etmektir,elinden dilinden emin olunmaktır. İster zengin olsun ,ister fakir olsun kibir ve gururdan uzak durarak bütün insanlara karşı saygılı ve hürmetli olmaktır. Mevlana'nın söylediği gibi başkalarının kusurlarını gece gibi örtücü olmaktır
Yukarıda saydığımız. bu hasletler hangimizde var?
Hangi İslam ülkesinde var ?
Maalesef yok yok yok.
Sonuç acı ve ıstırap,perişanlık.
Yeni bir başlangıç yapıp , İslamı anlamak ,Allah'ın emir ve nehiylerini yaşantımızda uygulamak için gayret etmek gerek.
Hiç bozulmadan gelmiş kitap elimizde ,bütün yaşamı bilinen örnek insan Hz peygamberin hayatı elimizde ,sadece niyet edip yeniden başlamak gerek.
Biz dine değil , dini heva ve heveslerimize alet ediyoruz. Böylece kendimize yazık ettiğimiz gibi bu mübarek dini de dünyada perişan ediyoruz.
Bu yol yol değil , bu gidiş gidiş değil.Müslümanlar derhal ,güzel ahlakı ,dürüstlüğü ,hoşgörüyü tekrar hayatlarına katmalı, Allah'ın emirlerini amasız fakatsız yaşamaya başlamalıdırlar.
İnsanlar Kur'anı açıp hakkı ile okusalar dünya hayatı içinde ahiret içinde ne kadar kıymetli öğütler olduğunu göreceklerdir.
Azıcık zahmet etseler çok şey değişecek.
Şunu her Müslüman aklına koymalıdır .
Allah'ın emirlerinin maksadı insanı dünyada ve ahirette aziz kılmaktır.
Bütün ibadetlerin faydası insana ve ait olduğu topluluğadır.
Allah'ın hakkı ise bütün bu ibadetleri ona saygı ve hürmet içinde yapmaktır.
Sevgiyle muhabbetle bağlanmaktır. Bu da bizi var edip yaşatan ,türlü türlü rızıklara gark eden kudret sahibinden esirgenmemelidir.,çok görülmemelidir.
Bunu çok görmek nankörlüktür, küstahlıktır.
Şunu her Müslüman kafasına koymalıdır . Müslümanım demekle Müslüman olunmaz.Müslümanlık yüksek ahlakla donatılmış bir kurallar bütünüdür.Bu kuralları hayatına yansıtmayan kişi veya toplumların başı beladan ve sıkıntıdan kurtulmaz ,kurtulmuyor da.
Allah hepimizi hakkı ile ona kulluk edenlerden eylesin.
Yorumlar
Yorum Gönder
Değerli fikirlerinizi bizimle paylaşırsanız seviniriz